GÖKOVA KÖRFEZİ AKYAKA SEDİR ADASI
Yazı ve  Fotoğraflar: Ömer Kokal
      
Dağlarla çevrili Gökova Körfezi, çam ormanlarının yeşiliyle bütünleşen pırıl pırıl denizi ve gelenekseli devam ettiren Akyaka mimarisiyle keşfedilmeyi bekliyor.
 

Yaşamının önemli kısmını Ege kıyılarında geçirip, yine bu kıyılarla ilgili pek çok eser veren Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı “Roma’yı gör de öl, Gökova’yı gör de yaşa” der. Gökova Körfezi’ni ve onun merkezi sayılan Akyaka’nın güzelliğini anlatmak için bundan başka söze gerek yok aslında.

ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ
Muğla’dan turizmin gözde yerleşimlerine doğru devam eden yolda, muhteşem bir manzara çıkar karşınıza. Sakar Dağı’ndan kıvrıla kıvrıla kıyıya inerken Gökova Körfezi tüm ihtişamı ve çekiciliğiyle eşlik eder tatilcilere. Genellikle Marmaris, Bodrum ve Fethiye gibi ünü sınırlarımızı aşan merkezlere giden yolcular, Gökova’ya sadece bakıp geçerler. Bu nedenle de uzun yıllar saklı kalan Gökova Körfezi ve Akyaka, her anlamda kendini korumayı başarmış.
Denize akan dağlar nedeniyle kıyılarında düz alan bulunmaması bölgeyi talandan bir ölçüde korumuş. Ama buraları asıl koruyan sanırım Nail Çakırhan’ın mimari başarısı olmuş. Mimari eğitimi olmayan ancak projesini çizip kendi için buralı ustalara yaptırdığı Ula Evi, 1983 yılında Uluslararası Ağahan Mimarlık Ödülü’nü kazanmış. İslam ülkelerinin mimari eserlerine her yıl verilen, son derece prestijli bu ödül sayesinde bölgenin mimarisine dikkat çekerek, korunması için çalışmalara başlanmış. 1988 yılında “Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilmiş. Böylece 80’li yılların ikinci yarısında başlayıp 90’lı yıllarda ivme kazanan kıyı talanlarında da kurtulmayı başarmış.
Her ne kadar mimar olmasa da, 1992 yılında, “Mimarlığa Katkı Ödülü” İstanbul Mimarlar Odası tarafından Nail Çakırhan’a verilmiş. Kendi evinden başka, yerel ustalarla birlikte, birçok ev ve otel projesini hayata geçirerek bugünkü Akyaka’nın mimari ruhunun ortaya çıkmasını sağlamış. Bugün Akyaka evlerinin “Çakırhan Mimarisi” ile tanınmasının nedeni de, kendini Gökova’ya adayan ve onu kem ellerden koruyan Nail Çakırhan’a bir gönül borcu olsa gerek.

KARİA’NIN İDYMA KENTİ
Başkentleri bugünkü Bodrum olan ve Bafa Gölü’nden Dalyan’a kadar kıyı boyunca yerleşmiş olan Karia’nın İdyma kenti Gökova’da kuruluydu. Bugün bu kentten geriye birkaç kaya mezarı kalmış sadece. Onlar da 70’li yıllarda Muğla-Marmaris karayolu yapımı sırasında moloz altında kalmış. Geçtiğimiz yıllarda Belediye ve Kültür Bakanlığı’nın ortak çalışması sonucu söz konusu mezarlar tekrar ortaya çıkarılmış. Karia’nın güçlü komşusu Likya’nın kaya mezarlarından etkilenilerek yapılmış mezarlardan büyük olanının, İdyma’nın ileri gelenlerinden birine; küçük olanlarının ise sıradan vatandaşlara ait olduğu sanılıyor.
M.Ö. 3. yüzyılda Rodos yönetimine giren kent o yıllarda Rhodeian Paraea, yani Rodos’un Karşıyakası adını almış. Bizans dönemine gelindiğinde ise bölgeye Aziz Kosma’nın adı verilmiş.
O yıllarda anısına yapılan kilisenin birkaç duvar kalıntısı, Orman Kampı’nın arkasındaki tepede bulunuyor. M.S. 3. yüzyılda bugünkü Adana ve civarını kapsayan Kilikya’da, inancı nedeniyle denize atılarak öldürülen Aziz Kosma’nın anısına yapılan kilise, aynı zamanda bölgeye bu adın verilmiş olmasının da nedeni.
 

KOZMOPOLİT AKYAKA
Balıkçı kayıklarıyla, günlük tur teknelerinin yanaştığı Akyaka iskelesinin bir tarafında halka açık küçük bir plajla, palmiye ve çam ağaçlarıyla kaplı Orman Kampı; diğer tarafında ise Kadın Azmağı’nın tahta köprülü girişi bulunuyor. Halk Plajı, her zaman nemli kumsalı ve sığ suları ile pek de keyifli bir deniz keyfi sunmuyor. Orman Kampı ise son derece ilginç bir alan. Akyaka’nın sosyal çeşitliliğini en iyi burada görmek mümkün. Kıyıda rüzgar sörfü ve kano kullananlarla, ormanlık alanda mangal yapan aileler ve beton iskele üzerindeki “beach club” imitasyonu; Akyaka’nın herkese hitap edebilen yanını gösteriyor.
Orman Kampı’nın en hoş yanı Yücelen Otel’e ait olan küçük kulübelerin ve lüks sayılabilecek karavanların bulunduğu, palmiyeler ve kızıl çamlarla gölgelenen kısmı. Burası Akyaka ziyaretçilerine sıradışı konaklama olanağı sunuyor. Ancak Akyaka’da bulunan bir başka konaklama mekanı var ki, mimarisinden konumuna kadar kendi kategorisinde ilk sıralarda yer alabilecek kalitede. Kadın Azmağı’nın hemen kıyısında kurulmuş olan Ottoman Residence en ince ayrıntısına kadar geleneksel mimariden izler taşıyor. İnsana saygılı mimarisinin yanına hizmet kalitesini ekleyen otel, örnek bir mekan olarak çıkıyor karşımıza.

KADIN AZMAĞI
İskelenin diğer tarafında yer alan Kadın Azmağı’nın denizle buluştuğu nokta ise Akyaka’nın en keyifli yeri. Azmak, yeraltından çıkan suların oluşturduğu akarsulara verilen ad. Kadın Azmağı, Sakar Dağı’nda çıktığı noktadan başlayarak 2 kilometre boyunca sazlıkların arasından yılankavi akarak denizle buluşuyor. Azmak boyunca kano yapmak inanılmaz keyifli. Buradaki bir başka keyif ise azmak boyunca sıralanan ve adeta suyla bütünleşen restoranlar. Zengin zeytinyağlı meze çeşitlerinin yanında bereketli Gökova’dan elde edilen deniz ürünleri de buradaki mekanların mutfağını oluşturuyor. Kefal, levrek, sinarit ve barbun gibi pek çok balık çeşidini burada bulmak mümkün. Ancak Gökova denince akla gelen balık kesinlikle lagos; kılçıksız bembeyaz etinin tadına doyulmuyor. Nefis yemeklerin sonunda ikram edilen Türk Kahvesi’nin yanında sunulan nane likörü ise buradaki işletmelerin bu işi iyi bildiklerinin göstergesi adeta.
 

HARİKA VAKİT GEÇİRMENİN BİNBİR YOLU
Akyaka’dan Bodrum Yarımadası’na kadar uzanan kıyı yolu oldukça kötü durumda. Bu nedenle körfezi gezmenin en keyifli yolu tekne turları. Her sabah saat 10:00 civarı iskeleden kalkan gezi tekneleri Gökova Körfezi’nin en güzel yerlerine gidiyor ve akşam saat 18:30 civarı geri dönüyorlar.
Çınar sahili bölgenin en gözde plajı. Zakkumlar ve çam ağaçlarıyla çevrili bembeyaz sahilinin hemen arkasından doğan yeraltı suyu burada denizle buluşuyor ve en sıcak günlerde bile denizin serin kalmasını sağlıyor. Buraya Akyaka’dan 10 dakikalık araba yolculuğuyla da ulaşmak mümkün.
Bir sonraki durak ise İnce Kum Plajı. Körfezin her kıyısında olduğu gibi burada da deniz kristal görünümü sunuyor ve yüzmenin keyfine doyum olmuyor. Teknemiz buradan ayrılırken insanları sudan zorla topluyor. Tur boyunca uğranan her biri birbirinden güzel Lacivert Koy, Mağara Adası, Ayı İni, İngiliz Limanı, Okluk Koyu, Akbük Koyu ve Akvaryum Koyu; insanda buralara kendi teknesiyle yalnız gelme ve geceyi bu koyların birinde geçirme isteği uyandırıyor.

SEDİR ADASI
Gerek Akyaka’dan, gerekse Marmaris’ten kalkan günübirlik teknelerin ve Mavi Yolculuk yapanların olmazsa olmaz durağı ise Sedir Adası. Gökova Körfezi’nin de kesinlikle bir numarası. Küçücük alanında hem görsel güzellikleri bulmak hem de sayısız ilginçliklerle karşılaşmak mümkün. Adanın Kleopatra Plajı denen küçük kumsalı ziyaretçi akınına uğruyor. Kendine özgü kumlardan oluşan plaja havlu sermek ve kum almak yasak. Öyle ki plajın iki tarafında bulunan duşlarda yıkanmadan, buradan çıkamıyorsunuz. Görevliler duş alırken başınızda bekleyerek vücudunuzun herhangi bir yerinde kum kalıp kalmadığını kontrol ediyorlar(!); amaç plajdan kum eksilmesin.
Eski adı Kedria olan adaya ilk yerleşenler Dorlar. Sonrasında Grek, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde de burada yaşayanlar olmuş. Ada tarihinin en önemli olayı ise M.Ö. 406’daki Pelopones Savaşları’nın sonunda yaşanmış. Bu savaşlarda Atina’yı destekleyen ada halkı savaşı kazanan Ispartalı Kumandan Lysandros tarafından esir pazarında satılarak cezalandırılmış. O günden sonra da ada eski zengin günlerine geri dönememiş. Kentin o dönemlerdeki zenginliğini görmek içinse adada kısa bir yürüyüş yapmak yeterli oluyor. Dor düzeninde yapılmış Apollon Tapınağı ve tiyatrosundan geriye kalanlar Sedir Adası’nın geçmiş yaşamından izler görmek ve o günleri hayal etmek için en uygun mekanlar.
Gökova Körfezi ve Akyaka’nın güzellikleri saymakla bitecek gibi değil, ancak “her güzelin bir kusuru olur” lafı burada doğru çıkıyor. Bölgeye giderken sivrisineklere karşı tüm önlemlerinizi alın.


Bu makale Voyager dergisinde Eylül 2006 da yayınlanmıştır.



Sitedeki fotoğrafların tüm hakları ve sorumluluğu Ömer KOKAL'a aittir. Fotoğraf ve yazıların izin alınmadan kopyalanması, kullanılması
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu Site; 
                                   DESIGNED BY ErolSahin.COM (2005)

 

eXTReMe Tracker